5 Ekim 2015 Pazartesi



İnsanın bir filmden alacağı zevk, beklentisiyle ters orantılı. Daha sonra izlediğinizde zevk alabileceğiniz, belki başyapıt diyebilecekleriniz yanlış zamanda, yanlış yerde hatta bazen yanlış kişilerle izlendiğinde aynı etkiyi yapamayabiliyor.
Başlamadan önce Do The Right Thing'den ne beklediğinizi bilmiyorsanız eğer -benim gibi- filmde olaylar ilerleyene kadar kapatmayı düşünebilirsiniz. Hatta roman gibi günlere bölmeniz de olası. Filmlerdeki klasik olay örgüsü biraz geç başlıyor Do The Right Thing'de. 
Spike Lee, elimizden tutup Korelisinden Porto Rikolusuna, siyahisinden beyazına kadar kimsenin kardeşçe yaşayamadığı ama tahammül etmeye çalıştığı mahallesine bırakıyor. Uzun bir süre boyunca insanları tanımaya, mahalleyi öğrenmeye çalışıyoruz.İtalyan kökenli pizzacılar, çalıştığı pizza dükkanındaki hall of fame duvarına kendilerinden de asılmasını isteyen siyahi arkadaşları ve beyaz patronu arasında kalmış kurye Mookie, mahallenin ayyaşı The Mayor, Mother Sister, Radio Raheem...
Spike Lee olayları başlatmadan önce karakterleri ve çevreyi tanıtmak için o kadar emek harcamışsa emeğe saygı boynumuzun borcu.Başrolümüz ve kendisinin hayat verdiği Mookie karakteri tam bir orta yolcu.İşini, sevgilisini, çocuğunu, arkadaşlarını idare eden bir adam.Kimseyle gerektiğinden fazla yüz göz olmayan, konu geldiğinde patronunun ırkçı oğluna da patronuna da posta koyabilen birisi.Hikayedeki tek soğukkanlı adam diyebiliriz.





Filmimizin sonundaki o esas olayın ana karakterlerinden pizzacı Sal, oğulları Vito ve Pino. Vito daha saf ve abisi tarafından kullanılmaya hazırken Pino da tam tersi olarak etrafındaki insanları kontrol etmek isteyen, ırkçı, kardeşine gösterdiği şiddet zaman zaman psikolojik olmaktan çıkıp fiziksel şiddete dönen ama kendi içinde haklı olan bir insan. Baba ve aynı zamanda patron olan Sal, yıllarını manipülatif oğluyla geçirmiş, büyük bir sorun yaşamamış ve çevresindeki insanlarla mutlu bir ilişkisi olan adam. Küçükken pizza verdiği çocukların büyümesi bile onu mutlu edebiliyor.




Son olarak mahallenin gençleri. Diğer filmlerden gördüğümüz kadarıyla sıradan getto çocukları denebilecek kişiler. Okumuyorlar, çalışmıyorlar, yaptıkları aylak aylak dolanıp birbirlerine malzeme çıkarmak, etraftaki insanları rahatsız etmek. Bazen gariban, yaşlı The Mayor'a sarıyorlar, bazen mahallenin sayılı beyazlarından olan sporcu adama. Bütün bu küçük sürtüşmeler her ne kadar büyük bir sonuca ulaşamasa da gençlerin ne kadar kolay galeyana gelebildiğini gösteriyor filmimiz. İnsanlardaki gerilim ve birbirlerine karşı tahammülsüzlükleri yavaş yavaş artıyor ve bir anda sinirler boşalıyor. Bu gençlerin arasındaki iki kişiyi de özellikle belirtmekte fayda var; Buggin Out ve Radio Raheem. Buggin'in bütün işi problem yaratmak. Sal'ın dükkanında hiç siyahi portresi olmamasını sorun edip olay çıkartabilecek, en ufak olayı büyütmek için fırsat kollayan biri. Kendinden zıt karakterli Mookie'nin en yakın arkadaşı. Ve Radio Raheem. Kişiliği her ne kadar sessiz olsa da hiçbir zaman susturmadığı radyosu yüzünden kendi sonunu hazırlayan bir başka dik kafalı mahalle çocuğu.




Nihai olayın başlangıcı Buggin'in Radio Raheem'i kafalamasıyla başlıyor. Pizza almaya radyosuyla gidip olay çıkartan Raheem, Buggin tarafından kolayca kafalanıyor. Mahallenin zihinsel engellisini de alıp gidiyorlar Sal'ın dükkanını basmaya. Raheem radyosuyla, Buggin çenesiyle gariban Sal'i kendi yerinde tefe koyuyorlar. Az önce Sal'in pizzaları için ölen mahallenin delikanlıları şiddetin dozunu arttırmaya karar veriyor. Raheem radyonun sesini daha da yükseltince Sal kontrolden çıkıp beyzbol sopasıyla Raheem'in her şeyi olan radyoyu parçalıyor. Bir anlık şaşkınlıktan sonra gözü dönen Raheem, Sal'in gırtlağına yapışıyor. Sonrası polisler, Raheem'in yakalanması ve bütün mahallenin gözünün önünde boğularak öldürülmesi. Raheem'in biraz önce öldürmek için Sal'in yakasına yapışması mahallenini gözünde Raheem'in haklılığından değer kaybettirmiyor. Mahalle sakinleri sinirlerini doğrultacak birini ararken aşırı sakin adamımız Mookie tek bir laf ederek onlara önderlik ediyor. NEFRET. Mahallelinin nefretini Sal'e ve oğullarına yansıtmasındansa bir çöp kutusuyla pizza dükkanının camını kırıyor ve sinirlerini boşaltmaları için onlara bir yol gösteriyor. Yoksa biri bin yapan, Raheem'in polis tarafından öldürüldüğüne tanık olan mahalle sakinlerinin Sal'i öldürmesi işten bile değil. Sal'in dükkanını yakıp yıkan halkın içindeki nefret dolu enerji azalıyor ve mahallenin Asyalı bakkalını rahat bırakıyorlar. Spike Lee, insanların hızla galeyana gelip saman alevi gibi söndüğünü göstermek istemiş olmalı.



Bir gün sonra Mookie, kalan parasını almak için Sal'in yanına gidiyor. Sal'in şikayeti her ne kadar kaybettiği emeği, yılları olsa da Mookie işin daha pragmatist tarafında. Tamam sen dükkanını kaybettin ama sigortan var ve benim sayemde hayattasın, şimdi paramı ver diyor kendince. Sal haklı olarak olaya duygusal yaklaşıp Mookie'ye parasını küçük düşüren yollardan vermeye çalışsa da Mookie sorun etmeyip yoluna devam ediyor.
Do The Right Thing, politik sayılabilecek bir konuya değilse de siyasi bir film de değil. Olaylara bütün ülkeyi kapsayacak kadar yukarıdan bakılmıyor ama bütün ülkenin kalbinden, mahalleden anlatılıyor. Spike Lee; keskin zekasını kullanarak ayrımcılık konusunda doğru şeyi yapmış görünüyor.



0 yorum:

Yorum Gönder